Zamanın hızla aktığı günümüzde zamanda yolculuk yapılır mı soruları ile yoğunlaşırken bu hafta sizleri günümüzden yaklaşık 400 yıl önce, rönesansın sonlarına doğru Doğu Avrupa ülkelerinden İtalya’ya ışınlamak istiyorum. Orta Çağ sonrası, Avrupa bilim, sanat, mimari, eğitim, kültür alanlarında rönesansın “yeniden doğuş” anlamını taşıyan döneminde, tam anlamıyla yeniden bir şekillenmeye gitmiştir. 1578-1625 yılları arasında yaşayan Padova Üniversitesi bilim insanlarından Adrianus Spigelius ünlü bir anatomi bilginiydi. Yaptığı çalışmalarda beyinde yer alan hipofiz bezinin yerleştiği alana “Sella Turcica- Türk eyeri” adını veren ilk bilgindir. Hipofiz bezi beynin bir parçasıdır ve vücutta hormonel sistemin düzgün çalışmasını, kan basıncının düzenlenmesini, su dengesinin sağlanmasını koordine eden bir bezdir. Vücudu bir orkestra olarak düşünürsek, hipofize de “şef” diyebiliriz. Kendisi çok küçük yapıda olmasına rağmen etkisi vücut için yadsınamaz.
Türklerin at üstündeki maharetleri tüm dünya tarafından bilinmekle birlikte, dönemi içerisinde savaş teknolojisi sayılabilecek eyeri icat etmiş olmaları, at üstünde daha uzun süre yolculuk etmelerini ve daha kolay manevra yapabilmelerini sağlamıştır. Dolayısıyla savaş stratejisi yönünden bir adım öne geçmiş ve dünya coğrafyası üzerinde çok büyük bir alana yayılmayı beraberinde getirmiştir. Adrianus Spigelius, Osmanlı’nın dünya üzerinde en büyük sınırlara ulaştığı dönemlere yakın olarak yaşamıştı. Belki o da tüm dünya üzerinde etkisini gösteren bir ulusun “şef” gibi dünyayı yönetebileceğini düşünmüştü. Öyle ki anatomi çalışmaları sırasında literatüre ilk defa “Türk” ifadesinin kazandırılmasını sağlamıştır. Hipofiz bezi kafatası içerisinde sphenoid kemikte yer alan fossa hypophysialis denen çukur ve dorsum sella denen sırt kısımdan oluşan ve “Türk eyeri” anlamını taşıyan Sella Turcica’ya oturmaktadır. Fossa hypophysialis ve dorsum sella görünüş itbarı ile Türk eyerine benzediği için Sella Turcica adını almıştır. Hipofiz bezi, sella turcica’ya öyle sıkı bir şekil de oturur ki beyin incelenmek üzere kafatasından çıkarılmak istendiğinde kafatasında kalır. Hipofizi sella turcica’dan ayırmak güçtür. Bu belki de Adrianus Spigelius’a atları ile birlikte gömülen hükümdarların, ölümde bile eyerlerinden ayrılmadıklarını düşündürmüştü kim bilir?
Sella turcica terimi bilimsel literatürde içerisinde “Türk” ibaresinin geçtiği ilk terimdir. Avrupa’nın Orta Çağ biterken Türk terimine bilimsel bir anlam yükleyerek literatüre katkıda bulunması, rönesans dönemini ne kadar etkilediğimizin de göstergesidir.
Schrödinger’in kedisinden sevgilerle…