SEN SEBAT ETTİN DE Mİ OLMADI? « KASTAMONU SOZCU GAZETESİ

KÖŞE YAZISI">
SON DAKİKA

SEN SEBAT ETTİN DE Mİ OLMADI?

Bu haber 20 Ocak 2023 - 12:42 'de eklendi ve kez görüntülendi.

İnsanın “hemencecik” olmasını ister her şeyi. Hemen olsun, hemen bitsin, hemen kazanayım, hemen vazgeçeyim, hemen kırıldım, hemen yoruldum diye yüzlerce isteği hemencecik olması yönündedir. Bu durum, onun “aceleci” yaratılışı ile ilgilidir. Çünkü; “İnsan acelesi yaratılmıştır.” Bundan dolayı da yaşadığı dünyada hemenler onun hep yanı başındadır. Fakat hayat öyle midir? Hayır… Hayat; emek vermeyi, beklemeyi, çaba göstermeyi, sabretmeyi, sebat etmeyi kısacası insanın aceleci yaratılışının aksine sakinliği ve durgunluğu yaşatır insana.

İnsan, bekleye bekleye demlenir, demlendikçe olgunlaşır, olgunlaştıkça insan olarak yaratılmanın mükemmelliğine şahit olur. Allah’ın bildiği ve bizim bilmediğimiz bundan dolayı da bizim beklemelerimizin mükafatı olarak elde ettiklerimiz, işte o hemenlerin hemen olmamasından kaynaklıdır. Burada teslimiyet gün yüzüne çıkar görmek isteyen için. Müslümanın kelime manasında da zaten teslim olmak yok muydu? Ama yaşadığı hayatta bunu gerçekleştirmeyince önce kendisini sonra çevresindekilerini ve en önemlisi de hayallerini bir tarafa atarak hemencecik her şeyden vazgeçer.

Müslüman, gerek ibadetlerinde gerek hayat mücadelesinde devamlı olmak zorundadır. Bu ilâhî bir ilkedir. Çünkü Cenab-ı Allah az da olsa devamlı olan işleri sevmektedir. Yani istikrar, müminin en temel vasfıdır. Her ne yapıyorsa, her ne hayali varsa, her ne sıkıntısı varsa, her ne isteği varsa devamlı suretle az da olsa ona emek vermekle sonuca ulaşacaktır. Ne hasta ölmeyi beklemekle ne işsiz oturmakla ne dertli derdini bırakarak yaşama hakkına sahip değildir. Bu şekilde bir lüksü yoktur.

Mümin; emek verendir. Mümin; umudunu kaybetmeyendir. Mümin; imkansız diye bir şey olmadığını ve Allah’ın “ol deyince olduruveren” olduğunu bilen kişidir. Aynı zamanda da istenilen şeyin olması için onun Allah tarafından da istenmesi gerektiğini bilendir mümin. Bu sebeple kişinin sebat ederek sabırla çalışması emek vermesi ve ısrarla dua etmesi elzemdir.

Peki sebat etmek ne anlama gelir? Sözlüğe baktığımda kelime şu şekilde açıklanıyor: “Sözünden veya kararlarından dönmeme, bir işi sonuna değin sürdürme, direşme.” O dehşet bir tanım. En dikkatimi çeken bölümü; sonuna kadar sürdürme oldu. işte bunun adı sebat etmedir.

Allah, hayatın olmazsa olmazını ve olacak olan şeylerin formülünü bize kitabında bildirmiştir. Mesela onlardan biri şu şekilde çıkar karşımıza: “Ey iman edenler! Sabredin, sebât gösterin, sabır yarışında düşmanlarınızı geçin…” Bu cümle, emir cümlesi şeklinde gelmiştir. Yani daha açık söylemem gerekirse sabretmek ve sebat etmek yani vazgeçmemek, Allah’ın kullarından istediği ve onlara emrettiği bir buyruğudur.

Başka bir ilke de şu şekilde yer alır: “Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin.” Sabır ve namaz, Allah’tan istemenin başka bir şeklidir. Her iki durumda da Allah isteklere cevap verecektir. O zaman hiçbir şey yapmadan ve kulluk görevlerini yerine getirmeden durmak da yasaktır.

Hayat, mücadeleyi bırakanları bırakır. Bu sebeple mücadele, hayatın içindeki bir gerçektir. Yemek içmek gibi, dinlenmek gibi, uyumak gibi sebat etmek de hayatın olmazsa olmazıdır. Hz. Peygamber’in müminle ilgili tanımında olduğu gibi: “Mümin taze ekin gibidir. Olgunlaşıncaya kadar rüzgâr onu eğip büker; bazen yere yatırır, bazen de doğrultur (ama o kırılmaz)…” Mümin, yoruldum, yıkıldım, kırıldım diyerek bırakma konforuna sahip değildir. Bundan dolayı hayatını yani sorumluluklarını ve yükümlülüklerini, hayallerini ve isteklerini gerçekleştirmeye devam ettirmekle görevlidir. Yani Allah, kullarından kararlı olmasını istemekte ve hatta kullarına kararlı olmalarını emretmektedir. Ayet açık ve nettir: “… Allah’a kulluk et ve O’na kullukta kararlı ol…” Müminler bazen bıkar ibadetlerden ve görevlerinden. Ah mayası nisyan ile yoğrulmuş insan!!!

Şu hadis-i şerifi de görmezden gelemezdim. “Münafık iki sürü arasında dolaşan şaşkın bir koyun gibidir. Bir o sürüye karışır bir bu sürüye karışır, hangi sürünün peşinden gideceğini bilmez.” O zaman mümin, ne istediğini ne istemediğini bilip ona göre çalışmak çabalamak ve o işte sebat etmek zorundadır. Bazen insan daldan dala konup bir koltuğa pek çok karpuz alarak hiçbir işte başarıya ulaşamadığını göremez. Başarı, kararlı bir şekilde çıktığın yolda aşama aşama ilerlemekle elde edilir.

Allah, insandan gücünün üstünde yük istemez ve kullarına da gücünün üstünde yük yüklemez. Kişi kendisini tanırsa ve ne konuda istidadı olduğunu bilirse o yönde devamlı hareket etmek gerektiğini de bilir. Hz. Peygamber (sav) ile ashabı arasında geçen şu olaya bir bakalım mı? Hz. Âişe’nin dilinden… “Resûlullah’ın (sav) bir hasırı vardı, gece mescitte onunla kendisine özel bir yer yapar ve içerisinde namaz kılardı. İnsanlar da ona uyarak onun kıldığı namazı kılmaya başladılar. Hz. Peygamber gündüz olunca hasırı açar ve sererdi. Bir gece insanlar yoğun biçimde mescide doluşunca onlara şöyle dedi: “Ey insanlar! Gücünüzün yeteceği amelleri yapın! Allah usanmaz ama siz usanırsınız!..” Ben bu olayı okuduğumda şu sonuca vardım. Herkes gücü ölçüsünde şeyleri yapmakla mükelleftir. Bu durumda kişi kendisini başkalarıyla kıyasladığında belki de gücünün çok üstüne çıkarak hem mutsuz hem başarısız olmaya niyetlenmiş de olur.

O zaman ne yapmak lazım? Oldukça basit bir cevabı var. Sebat etmek, sabretmek ve çaba göstermek lazım hem de bıkmadan ve usanmadan son nefesini verinceye kadar. Peygamberimizin sık sık yapmış olduğu şu dua bize kim bilir neler katar? “Ey kalpleri hâlden hâle değiştiren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” Amin…

Allah, bize sebat etmekle alakalı olarak bir dua öğretiyor: Ey Rabbimiz! Bize zorluklara tahammül gücü (sabır) ver, adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkâr eden bu topluma karşı bize yardım et!

Amin…

Başvaiz Dr. Halime Korkmazhalimekorkmaz@kastamonusozcugazetesi.net
BİYOGRAFİ

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.